Heparin İnfüzyon ve Titrasyon Hesaplama

Başlangıç dozunu hesaplayın ve aPTT sonucuna göre dozu ayarlayın.

1. Başlangıç Dozunu Hesaplama

2. aPTT'ye Göre Doz Ayarlama (Titrasyon)

Heparin İnfüzyonu Hakkında Detaylar

Unfraksiyone heparin (UFH), çeşitli tromboembolik bozuklukların tedavisinde ve önlenmesinde kullanılan, hızlı etkili bir antikoagülandır (kan sulandırıcı). Etkisini, vücudun doğal bir pıhtılaşma önleyicisi olan antitrombin III'e bağlanarak ve onun aktivitesini binlerce kat artırarak gösterir. Bu kompleks, pıhtılaşma kaskadındaki anahtar enzimler olan Trombin (Faktör IIa) ve Faktör Xa'yı etkisiz hale getirir, böylece pıhtı oluşumunu ve büyümesini engeller.

Klinik Kullanım ve Dozaj Protokolleri

IV heparin infüzyonu, genellikle kilo bazlı bir bolus (yükleme) dozu ile başlar ve ardından hedeflenen antikoagülan etki düzeyine ulaşmak için sürekli bir idame infüzyonu ile devam eder. Dozaj, tedavi edilen duruma göre değişir:

aPTT Takibi ve Doz Titrasyonu

Heparin tedavisinin en kritik yönü, etkisinin bireyler arasında değişkenlik göstermesi ve dar bir terapötik aralığa sahip olmasıdır. Bu nedenle, infüzyonun etkinliği ve güvenliği, aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT) adı verilen bir kan testi ile yakından izlenmelidir. Terapötik hedef genellikle normal aPTT değerinin 1.5 ila 2.5 katı arasıdır (genellikle 60-80 saniye hedeflenir). İnfüzyon başladıktan 6 saat sonra ilk aPTT kontrolü yapılır ve sonuçlara göre doz, standart nomogramlar kullanılarak ayarlanır.

Örnek aPTT Titrasyon Nomogramı (VTE için)
Bu nomogram kuruma göre değişebilir. Aşağıdaki, yaygın bir örnektir:
  • aPTT < 35 sn: 80 ünite/kg re-bolus yap, infüzyon hızını 4 ünite/kg/saat artır.
  • aPTT 35-45 sn: 40 ünite/kg re-bolus yap, infüzyon hızını 2 ünite/kg/saat artır.
  • aPTT 46-70 sn: Değişiklik yapma (Terapötik Aralık).
  • aPTT 71-90 sn: İnfüzyon hızını 2 ünite/kg/saat azalt.
  • aPTT > 90 sn: İnfüzyonu 1 saat durdur, ardından hızı 3 ünite/kg/saat azalt.

Yan Etkiler ve Riskler

Heparinin antikoagülan etkisi, Protamin Sülfat adı verilen bir antidot ile hızla geri çevrilebilir.

Heparin'in Keşfi ve Tarihçesi

Heparin, 1916 yılında Baltimore'daki Johns Hopkins Üniversitesi'nde tıp öğrencisi olan Jay McLean tarafından şans eseri keşfedilmiştir. McLean, Profesör William Howell'ın laboratuvarında pıhtılaşmayı hızlandıran maddeler üzerine çalışırken, köpek karaciğerinden elde ettiği bir fosfolipit özütünün tam tersi bir etki göstererek pıhtılaşmayı güçlü bir şekilde engellediğini fark etti. Bu maddeye, karaciğerden (hepar) elde edildiği için "heparin" adını verdi.

Ancak, bu ham özütün saflaştırılması ve klinik kullanıma uygun hale getirilmesi, Toronto Üniversitesi'nde görevli olan ve insülinin keşfindeki rolüyle de tanınan Dr. Charles Best ve ekibinin yıllar süren çalışmaları sayesinde mümkün oldu. 1930'larda, Dr. Best'in ekibi heparini büyük miktarlarda saflaştırmayı başardı ve ilk klinik denemeler, onun tromboembolik hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde devrim niteliğinde bir ajan olduğunu kanıtladı. Bu keşif zinciri, modern antikoagülan tedavinin temelini atmış ve sayısız hayat kurtarmıştır.

Literatür ve Kaynakça

Unfraksiyone heparin (UFH) kullanımı ve kilo bazlı nomogramlarla doz takibi, onlarca yıllık klinik deneyime ve sayısız çalışmaya dayanmaktadır. Bu yaklaşımın amacı, heparinin dar terapötik aralığında kalarak hem etkinliği sağlamak hem de kanama riskini en aza indirmektir.